Tam adı, Angel Fabian Di Maria.
1988 yılında, Arjantin'in Rosario şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren ailesi onunla çok uğraştı. Çünkü çocukta bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji vardı. Uzun süre çare aradılar. Doktoru belki de Di Maria'nın hayatını değiştirecek tavsiyeyi yaptı ailesine, "Bırakın futbol oynasın".
Böylece, fazla enerjisini açığa çıkarmak için doktor tavsiyesiyle futbola başladı Di Maria. Bulunduğu ilçenin lokal futbol kulübüne 7 yaşında dahil oldu. 13 yaşına gelene kadar burada futbol oynadı. 13 yaşında başka bir kulübün altyapısına dahil oldu, şehrinin en büyük takımı Rosario Central. 17 yaşında ise, A takıma çıkıp ilk maçını oynadı.
2 yıl, Rosario Central takımında 35 maça çıktıktan sonra, Avrupa kulüplerinin dikkatini çekti. Onu en çok isteyen kulüplerden bir tanesi, Rusya'nın Rubin Kazan takımıydı. Di Maria onu Rubin'e bağlayan sözleşmeyi imzaladı hatta. Fakat son anda, kulüpler arasında çıkan bir sorundan dolayı bu transfer iptal oldu. Bu olayla birlikte Di Maria için belki de en önemli olay gerçekleşti, Benfica'ya transferi.
6 milyon euro gibi makul bir fiyatla Portekiz'in yolunu tuttu Angel. Bu transfer sorulduğunda şu cevabı verd, "Portekiz'e gitmek, hayatımda verdiğim en iyi karardı."
2007-2010 yılları arasında Benfica'da tam 117 maç oynayıp 15 gol, 27 asist kaydetti. Onun yıldızını asıl parlatan turnuva ise, 2008 olimpiyatlarıydı. Arjantin takımıyla altın madalyayı kazanırken, finalde galibiyet golünün sahibi oluyordu Di Maria.
Artık daha büyük kulüpler, daha büyük paralar vermeye hazırdı onun için. Ve 2010 yılında Los Galacticos, 30 milyon euro'yu düşünmeden verdi Benfica'ya.
189 maç, 36 gol, 87 asist, 1 İspanya şampiyonluğu, 2 İspanya kupası, 1 İspanya süper kupası, 1 Şampinyolar Ligi kupası, 1 Avrupa süper kupası. Di Maria'nın Real Madrid serüveni. Hızı, çalımları, pasları, sol ayağı, sempatikliğiyle hem kendi taraftarının hem de tüm dünyadan futbolseverlerin sevgilisi oldu.
Fakat kulübü içinde bir türlü aradığı huzuru bulamadı. Önce Cristiano Ronaldo'nun, sonra da Gareth Bale'ın gölgesinde kaldı. Onların transferi için ödenen astronomik rakamlar ve maaşları Di Maria'dan çok daha yüksekti. Bu yüzden, ilk 2 sezonundan sonra maaşına zam istedi. Bu isteği karşılık görse de, 2014 yılında bardağı taşıran son damla geldi, Dünya Kupası'nın yıldızı James Rodriguez.
James'in gelmesiyle birlikte Di Maria için ilk 11 şansı daha da zora girdi. Zaten Bale'dan sonra orta sahanın soluna çekilen Di Maria'ya artık kulübe yolu gözükmüştü. Angel, teknik direktör Ancelotti'ye sonunda o ünlü repliği söyledi, "Carlo, ben ayrılmak istiyorum.."
Şu anda adı Manchester United, Barcelona ve PSG gibi kulüplerle anılıyor Di Maria'nın. Kulüp bulamaması durumunda, Carlo Ancelotti "takım içinde bir çözüm bulacağız" dese de, bundan sonra tekrar kendini ilk 11'de görmesi pek kolay gözükmüyor. İnternette, onun için "Real Madrid'in motoru, o giderse takım biter" diyenler bile var. Hatta bunun için karikatürler bile çiziliyor.
Bakalım, Rosario'nun enerjik çocuğu için bundan sonra neler olacak. Kulübü değişebilir, aynı kalabilir. Fakat kesin olan bir şey var, hangi formanın içinde olursa olsun onu izlemek büyük keyif.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder